Andrew Tate Veri ve Araştırma Üzerine - "Verini S*keyim" Diyor

3 months ago
502

1- Küresel ısınma, buzul meselesi

Birkaç şeyden bahsetmem gerek. Öncelikle "bardağımda buz var" meselesi, Andrew'in okumamasının bir örneği. Tristan'ın "Türkler aslında Yunan" vb söylemleri gibi. Kitap okuyunca tarih bildiklerini düşündükleri gibi, "bardakta buz var, eriyince bardak taşmaz" diyor ama çok kabaca şunu diyebilirim, buzulların hepsi su içinde değil, karada da var. Dolayısıyla eridiğinde ki heyelan tarzı eridiği ile ilgili birçok çalışma var ve Celal Şengör Teke Tek programında bunu bahsetmişti, bu buzlar sulara gelecek. Dolayısıyla buz erimesi ve su örneği farklı...

Madem iklim değişikliğine girdi, evet bahsedildiği gibi "eyvah buzullar eriyor" meselesi ayrı mevzu. Çünkü "buzul çağı" tanım olarak zaten dönem dönem olan bir durum. 4,6 milyar yıllık süre içerisinde, 5 büyük buzul çağı var. İçinde bulunduğumuz Pleistosen dönemde , 13-15 bin yıl öncesinde mamutlar, kılıç dişli kaplanlar gibi hayvanlar dahil hayvanların yarısından fazlası öldü, bazılarının nesli tükendi.

Yani buzulların erimesi aslında bir buzul çağının sonuna yaklaşmak denilebilir. FAKAT buradaki soru şu " biz hızlandırıyor muyuz?". Türkiye'deki binaların %20'sinde yalıtım var. %80'inde yok. Pencereler, dış cephe... Sonuç? Boşa giden ısı. Peki bu ısı evden kaybolup nereye gidiyor? DÜNYAYA... Gelelim yaza. Yazın klima çalıştırıp serinliyoruz, peki klimanın dışarıdaki aletinin önüne geçip ne kadar sıcaklık verdiğini gördünüz mü?

Buzdolapları, arabalar, fabrikalar... HER ŞEY dünyayı ısıtıyor. Yani iklim değişikliği normal olabilir ben de bu konuda "küresel ısınma" çığırtkanlarıyla aynı çizgide olmasam da, "daha hızlı" ısındığına katılıyorum. Bu bir sorun olacaktır. 2040'ta Türkiye kurak bir ülke olacak, bu da ısınmanın başka bir sonucu. Suyu boşa harcıyoruz mesela... Bunlar önemli.

***

Konuya geri dönecek olursak,

2- Andrew'in buna rağmen kendini yetiştirmesi

Bilmeyenler için ben sayısal çıkışlı, 11 yaşında programlamaya başlayan, bilgisayar mühendisliğini 3'üncü yılda bırakıp siyaset bilimine geçen, yani mühendislik eğitimi de almış birisiyim. Aynı zamanda tarihi ve politikayı da severim, sözel bir bölümden mezun oldum. Bizim okuldakilerin bildiğinden fazlasını Andrew biliyor. Genel kültür seviyesi MUAZZAM. Sokaklardan geldim diyor ki, gerçekten önemli. Sokak aklı var. Hatta birkaç kez genel kültürünü görünce, elemanın birisi test yapmış ve doğru bilmişti (belki onu da çeviririm). Üstelik "bozulmayan tek gıda" gibi benim bilmediğim birkaç soruyu da bildi. Bu, takdire şayan bir olay.

**

3- Sokaktan gelen meselesi...

Askere gittim, birliğin yazıcısı ve çavuşu oldum. Yaşım da büyük, 2 bayram var 9 günlük tatil. Komutanlar beni seviyor, güveniyor. Derken merkezden bir tane arızalı eleman geldi. Elde dövmeler, kavga ediyor falan ama çocuğu sevdim Allah var. Herkesle arızası var, birkaç kez çocuğun götünü de kurtardım (kavga mavga meselesi). Sonra bir olay oldu, çocuğu komutanlar aldı. Kavga ettiği çocuklar vardı, söylese, elemanları yakar. İşi kıvırdı. Geldi. Ben araya girdim, olayı toparladık. Sonra dedim ki "aferin ötmedin". Abi bu ne ki bizi polisler sorguya çekiyor diyordu. Başka işleri de var, anlatmayayım. Çocuk 21-22 yaşındaydı, kırık da bir tip. Bela, serserilik de var, çete işleri de. Çocuk harbi eleman.

Derken bir tane eleman geldi, ben gitmeden 1 ay kala... Üniversite mezunu (yazıcılığı kitleyeceğim için memnundum). Herif tam bir sümsük çıktı yahu. Komutna höt dese korkuyor, sokağı ve hayatı tanımıyor.

Aynı şekilde kick boks yaptım. İstanbul'da bağcılar, esenlerden gelen elemanları da biliyorum, şu an Ankara'da gittiğim yer de Keçiören semti. Buralar biraz sorunlu ilçeler. Gelen çocuklara bakıyorum, hayatın içinde yetişmişler. Haklarını yedirmezler, uyanıklar. 15-17-20 yaşlar civarındaki çocuklar. Ben bu çocukları daha çok seviyorum. Başakşehir'de sosyete prensesler vardı, "aman burnuma vurma abi", "ay dudağım patladı"... Böyle olmaz ya.. Sokaktan gelen çocuklar, hayatı biliyor. Harbi elemanlar.

***

4- Verilerin çarpıtılması

60-70 yıl önce olsaydı, şu an doktorlar bize "sigaranın ne kadar yararlı" olduğunu söyleyecekti. Geçtiğimiz 30-40 yılda da sütün mideye kötü olduğu, sonra değiştirilip iyi geldiğini (ülser vs) söyleyen araştırmalar da var...

Bizzat bildiğim araştırmalar var mesela, üniversitede araştırma yapılmış ama üniversiteye katkı sağlayan "destekler", bu araştırmanın sonucunda daha iyi ürün/hizmet satabiliyor. Bu yüzden verilere pek güvenmemek, doğru yorumlamak gerek. Elbette 2+2=4 fakat birçok teorem o kadar değişiyor ki... Her şeye %100 şekilde inanmayın.

***

5- Yasal mevzu

Maalesef buralarda anlatamam. Niceleri anlattı bir şey değişmedi, ben anlatsam hiçbir şey değişmez. Ancak mahkemede kararların nasıl çıktığını bizzat biliyorum. Şöyle anlatayım, çok sağlam bir avukatla görüştük, sonra biraz fırıldak olduğu için iş yapmadık ama bir davamız var, paramızı alamıyoruz. Elemanlar açığı bulmuş 4-5 yıl uğraştırıyor, sonra kararlara itiraz falan derken 5 yıl geciktiriyor. Faiziyle bile verse, 5 yıl sonra çerez parası. Neyse avukata gittik, dedi ki bilirkişilerle iletişim kurarız falan dedi (yol yapıyor). Anladım, dedim ki abicim bak biz haklıyız, ben rüşvet ıvır zıvır şeylere gelemem. Ben sadece haklı olduğum davada haklılığımı ispatlamak istiyorum, rüşvete gerek yok. Aklıma kazınan bir söz söyledi, "esas haklı olduğun davada böyle yapman gerek"... Düşününce, maalesef Türkiye dediğiniz bu arkadaşlar. Bu elemanla çalışmadık, yine rüşvet vs işlerine girmedik. Ben haklılığıma inanıyorum, er ya da geç para gelecek, olaylar çözülecek ANCAK Türkiye bu... Yargı bambaşka mevzu...

Türkiye, Romanya, Amerika falan fark etmiyor; eğer çok önemli bir mevzu ise, toplumu ilgilendiriyorsa, öyle hakimin muazzam vizyonuna falan kalmaz o iş. İstenilen karar çıkıncaya kadar da sürekli hakimler falan değişir. Benim yargıya, adalete saygım da yok güvenim de.

Loading comments...